8 Mayıs 2013 Çarşamba

OKULÖNCESİ EĞİTİMİNİN ÖNEMİ



Okul öncesi eğitim süresince çocuklar ilköğretime hazırlanırken, paylaşmayı, dayanışmayı, sosyalleşmeyi ve birlikte çalışmayı öğrenirler. Okul öncesi eğitimin amacı çocuklarda öğrenmeye ilgi uyandırmak ve çocuğun varolan yeteneklerini görünür kılmaktır.
Bu dönem, araştırmacılar için çocuğun yüksek öğrenme potansiyeline sahip olduğu bir dönem olarak görülmektedir. Uygun fiziksel ve sosyal çevre koşullarında ve sağlıklı etkileşim ortamında yetişen çocuklar, daha hızlı ve başarılı bir gelişim gösterirler.

Eğitimin ilk basamağını oluşturan okul öncesi eğitim gömleğin ilk düğmesidir ve bunun doğru iliklenmesi gerekir.
Çocuğun doğduğu günden temel eğitime başladığı güne kadar geçen yılları kapsayan ve çocukların daha sonraki yaşamlarında önemli rol oynayan; bedensel, psikomotor, sosyal-duygusal, zihin ve dil gelişimlerinin büyük ölçüde tamamlandığı, kişiliğin şekillendiği ve çocuğun devamlı olarak değiştiği bir süreçtir. Bu nedenle, çocuğun küçük yaşlarda sağlıklı bir ortamda gelişimini sürdürmesi önem kazanmaktadır.
Sağlıklı ve istenilen davranışlara sahip çocuklar yetiştirmek, onların gelişim özelliklerini ve bu özellikler doğrultusunda gereksinimlerinin neler olduğunu bilmeye bağlıdır. Erken çocukluk dönemindeki gelişmelerle, okul öncesi eğitim artık anne babanın yalnız başına başarabileceği bir konu olmaktan çıkmış durumdadır.
Eğitim, öğrenci-öğretmen-veli üçgeninden oluşan platformdur. Bu birliktelik ne kadar bilinçli ve sağlıklı olursa, çocuklarımızda o oranda sağlam bir kişilik kazanırlar.
Eğitimin sağlam temeller üzerine kurulmasında ve insanların ileri yaşlardaki başarılarında okul öncesi eğitimin rolü bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Ana kucağındaki yoğun ilgiden sonra, anaokulu ortamı çocuk için dünyaya açılan yepyeni bir penceredir. Olumlu yada olumsuz anlamda verilen her şey, onları yetişkinlik yıllarında da doğrudan etkilemektedir.
3 yaşına kadar bir çocuğun beyni bir yetişkinden 2,5 kat fazla çalışır, 6 yaşına kadar bir profesörden 2 kat hızlıdır. Yapılan tüm uluslararası araştırmalar ve uygulanan testler göstermektedir ki 0-6 yaş grubunda, gelişim düzeyinde okul öncesi eğitimi almış çocukların, akademik programlarda eğitim almış olanlara göre 1. sınıf başarı düzeyleri daha yüksektir ve okuma yazmaya daha hızlı geçmektedirler.12 yaşında IQ değerleri 5 puan daha yüksektir, 15 yaşında yetenek sınavlarında % 90 -100 arası başarı sağlarlar. % 65’i liseyi, % 45’i üniversiteyi sorunsuz kazanır ve bitirir. Yetişkin olduklarında dış dünyayla kolay ve sağlıklı iletişim kuran, sosyal insanlar olurlar.
Okul öncesi eğitim kurumları; toplumun temel yapısını oluşturan
* Saygı,sevgi,
* Paylaşma, iş bölümü,
* Sorumluluk
* Sosyal çevre oluşturma açısından çocuğu geleceğe hazırlayan en güvenli ortamdır.
Bilindiği gibi, 3 ile 6 yaş arası çocukta pek çok gelişimsel değişmenin yaşandığı yıllardır. Normal gelişim gösteren bir çocuk, 6 yaş civarında pek çok motor becerileri kazanmış, çeşitli fiziksel becerilerini kullanmaya başlamıştır.
Bilişsel gelişim açısından ise, fiziksel ve sosyal çevresi ile ilgili yoğun bir bilgi birikimi oluşturmaya ve çevresinde gelişen olayları anlamaya başlamıştır.
Buna karşın, okul öncesi yılları çocuğun soyut düşünme yetisinin henüz tam şekillenmediği ve bu nedenle yapılan tüm etkinliklerin somut bir biçimde çocuğun yaparak ve deneyerek öğrenmeyi gerçekleştirdiği yıllardır. düşünüldüğünde, okul öncesi yılları çocuğun arkadaşları ve öğretmeni ile birebir olarak kuracağı iletişime dayalı konuşma ve dinleme becerilerini geliştirici etkinliklerin ağır bastığı yıllar olmalıdır.

Okul öncesi eğitim neden gereklidir
* Çocukta zeka gelişiminin %70 lik kısmı 7 yaşına kadar tamamlanır ve öğrenme becerisi bu yaşta gelişir.
* Çocuğun grup içine katılması, sağlıklı ilişkiler kurması, kültürel değerlerine sahip çıkması, sosyalleşmesi gibi olgular bu yaşta gelişir.
* Bu dönemdeki sapma ve olumsuzluklar çocuğun bütün yaşamını olumsuz yönde etkiler.
* Farklı kültür ortamlarından ve ailelerden gelen çocuklar ortak bir yetişme ortamına okul öncesi eğitim kurumlarında ulaşır. Çocuk kendine güven duygusunu bu kurumlarda kazanmaya başlar.
* Dilini doğru, yanlışsız ve güzel konuşma özelliğini bu yaşta öğrenir. Toplumu, çevreyi, evreni ve insan davranışlarını tanımaya başlar.
* Nesneleri, eşya ve varlıkları, temel bir takım becerileri, davranışları, olumlulukları ve olumsuzlukları öğrenmeye başlama yaşı 4-6 yaşları arasındadır.
* Aile içi desteğin tek başına yetmediği, çocuğun kendi yaşıtlarıyla birlikte olabileceği, bedensel ve zihinsel gelişmelerini sağlıklı biçimde sürdürebilecekleri bir ortam olduğu için okul öncesi eğitim zorunlu ve gereklidir.
Türkiye genelinde ortalama okul öncesi okullaşma oranı %15 tir. Bu son derece çarpıcı bir orandır. Diğer Ülkelerle karşılaştırıldığı zaman durum daha net olarak anlaşılmaktadır. Avrupadaki bir çok ülkede bu oran %100’dür.
Okulöncesi eğitiminin desteklenmesi için sonuç olarak şunları söyleyebiliriz: Aile ve eğitimci işbirliği ile gerçekleşen okulöncesi eğitim; çocuğun daha yaratıcı, ileriyi görebilen, yeni ürünler yaratabilen ve çevresini kendi amaçları için yönlendirebilen özerk bir birey olarak yetişmesine katkı sağlayacaktır

Sonuç olarak;
Okul öncesi eğitim önemli ve her çocuk için gereklidir!...




OKULÖNCESİ EĞİTİMİNDE EĞİTİM ORTAMI



Piaget, bir çocuğun daima yeni şeyler görmek ve duymak isteyeceğini ifade eder. Çocukların zihinsel gelişiminin de bu çevresel fırsat ve durumlardan etkileneceğini vurgular. John Dewey ve sonraki eğitimciler ise en iyi öğrenme yolunun deneyime dayalı olduğunu belirtirler. Maria Montessori, çocuklara somut deneyimler ve çok iyi tasarlanmış materyallerle donatılmış bir çevre hazırlandığında üst düzeyde bir öğrenmenin gerçekleşeceğini ifade etmektedir.
     
        Son yıllarda eğitimciler, mimarlar ve araştırmacılar sınıfların tasarımının çocukların davranışlarını büyük ölçüde etkilediğini ortaya koymuşlardır. Colorado Üniversitesi’nden Psikoloji Profesörü James Banning; “Biz binalara şekil veriyoruz, onlar da bize” diyerek fiziksel çevrenin bireylerin davranışlarını oluşturmada ne denli önemli olduğunu ortaya koymuştur. Sameroff ve Chandler (1975)’in işlemsel teorisine göre çocuğun gelişimi sadece çocuğun biyolojik özelliklerine veya çevresine bağlı değildir. Çocuk ve fiziksel alan, zaman içerisinde bazı noktalarda birbirlerini etkilemektedir. Örneğin iyi tasarlanmış bir fiziksel alan çocuk için çekici olmakta ve çocuk fiziksel alana olan olumlu duygularını okul, öğretmen ve arkadaşlarına yansıtabilmektedir. Fiziksel alan öyle ayarlanmalıdır ki hem çocuk tek başına yeterli olmalı, hem de aynı yaştaki çocukların aynı etkinliği yapma isteği engellenmemelidir. Bu da uygun alan kullanımıyla gerçekleşir. Küçük yaştaki çocuk gruplarıyla, büyüklerin dışarıya çıkarılması farklı zamanlarda olabilir.
 
     Yeterli alanın olup olmadığı çocukların birbirleriyle olan ilişkileri ve aktivitelere katılımları gözlemlenerek anlaşılabilir. Ayrıca çevre çekici, renkli olmalıdır. Çocukların çalışmaları sergilenebilmelidir (örneğin resimleri). Fakat çocukların çalışmalarının yanında başka resimler ve tablolar da asılmalı ki çocuklar karşılaştırma yapabilmelidirler. Ayrıca çocuklar başkalarını rahatsız etmeden bir aktiviteden diğer aktiviteye geçebilmeli ve bunu yaparken diğerlerini etkilememelidir. Iyi ayarlanmış bir alan, çocukların aralarında pozitif ilişkiler kurmalarını ve materyallerin de aktif bir şekilde kullanılmasını sağlar. Çocukların kendi aralarında ve diğer kişilerle (öğretmen vb.) pozitif ilişkiler kurabilmeleri, Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde belirttiği güvenlik ihtiyacı ile de doğrudan ilişkilidir.
     
      Bir okulda çocuklar kendilerini güvende hissetmek isterler. Okullardaki alanlar ise çocukların öğrenmelerinde oldukça etkilidir. Binaların yapısı çocukların bireysel ihtiyaçlarını, beklentilerini karşılayacak olursa şüphesiz çocuklar kendilerini orada daha iyi hissedeceklerdir. Beklentilerle birlikte okul alanlarının tehlikelerden de uzak olması gerekir. Kendisini güvende hisseden bir çocuk hem akademik hem de sosyal olarak daha olumlu davranışlar sergileyecektir.
Sınıf ve okul çevresinin tasarımı çocukların öz saygı, aitlik duygusu ve kendi dünyalarındaki kararsızlık gösteren diğer duygularını kontrol etmede de etkilidir. Çocukların ihtiyaçları dikkate alınarak tasarlanan bir okulda, çocuklar daha doğal ve saygılı davranışlar sergileyecek, bu sayede sınıf düzeninin sağlanmasına da katkıda bulanacaklardır. İklim özellikleri göz önünde bulundurulmak kaydıyla bütün sınıflar veya diğer önemli eğitim ortamları yeterli ışığı almalı ve sınıflar doğu-batı yönünde sıralanmalıdır. Okullarda her zaman ve her yerde gerekli eğitim teknolojilerine ulaşılabilmelidir.
     
       Amerika’da okullardaki ses standardıyla ilgili yapılan bir araştırmada okulların birçoğunun normalin üzerinde ses geçirdiği ve iyi bir öğrenme çevresinin de gürültülü ortam içermemesi gerektiği ortaya çıkmıştır. Bu durum, ülkemiz okullarında da zaman zaman ortaya çıkan bir problemdir. Sadece ders zamanında değil, özellikle ÖSS ve KPSS gibi çok önemli sınavlarda bazı illerin yöneticileri, araçlardan kaynaklanan ses kirliliğini ortadan kaldırmak için çeşitli önlemler alabilmektedir.
Günümüzde yapılandırmacılık gibi bazı öğrenme yaklaşımları, öğrencilerin bilgileri pasif olarak almaları yerine, bilgiyi aktif olarak yapılandırmalarını önermektedir. Eğer okulda kullanılan bazı materyaller gerçek hayattan izler taşırsa, bu durum öğrencilerin matematik, müzik, kültür ve sanat gibi alanlara olan ilgilerini daha da artıracaktır. Örneğin, pencerenin üstündeki duvarlarda tanınan bir şarkı sözü ya da müziksel melodiler olabilir. Zemin desenlerinin tasarımında geometrik şekillerden esinlenilebilir.
    
     Okulun ön cephesi toplumun kültür ve geleneklerini yansıtabilir veya lobinin tavanı takımyıldızlarının gizemini yansıtabilir. Giriş, kapı ve pencereler nesnelerin şekil ve biçimleriyle ilgili öğretici bilgiler verebilir. Bu örnekleri okulların amacına göre çeşitlendirmek mümkündür. Örneğin anaokuluna yeni başlayan bir çocuk için, her zaman ilgi ile izlediği bir çizgi film kahramanının resmini gittiği sınıfta görmesi okula olan uyumunu pozitif yönde destekleyebilir.
Bir okuldaki öğrenmelerin yaklaşık % 25’i sınıf dışında gerçekleşir. Öğrenciler hak ve adalet gibi bazı değerleri, ayrıca organizasyon, karar verme gibi bazı önemli becerileri de sınıf dışında öğrenirler. Eğitim ortamlarının tasarımı sadece sınıf alanı olarak algılanmamalı, okul bir bütün olarak ele alınmalıdır. 19 yy. ya da 20. yy. olsun ideal bir sınıfla ilgili devam eden araştırmalarda “temiz hava, havalandırma, sıcaklık, sağlığa uygunluk, akustiklik, doğal aydınlık, görünüm ve gösteriş” in ideal bir sınıf için gereken en önemli kriterler olduğu vurgulanmıştır. Geleceğin okulları ise iki sorunun cevabını verecektir; öğrenme için en önemli koşul nedir ve başarı için en gerekli insan niteliği ne olmalıdır
 
      0-6 yaş çocukları, okulöncesi eğitim döneminde yer alan çocuklar olarak adlandırılır. Bu dönemdeki çocukların bulunduğu eğitim ortamı, çocukların ailesi dışında en fazla zaman geçireceği ortamdır. Eğitim ortamının nitelikleri çocukların okul, öğretmen, arkadaş gibi diğer unsurlarla olan etkileşim ve uyumunda önemli bir ekiye sahip olacaktır. Bu yüzden okulların fiziksel donanımı eğitim ortamının nitelikleri açısından çok önemlidir.
Okulların bulunduğu arazi iklim olarak uygun, sakin, tozsuz, demiryolu tesisleri, yoğun trafiği olan yollardan ve hava alanlarından uzak, mümkünse park ve spor tesisleriyle doğrudan doğruya ilişkili olmalıdır. Okula gelen çocukların oturdukları bölgelere göre doğru bir konuma sahip, tehlikesiz bir şekilde giriş çıkış yolları ve genel ulaşım araçlarıyla iyi ilişkili olmalıdır. Çocukların yaşama ve oyun mekanlarının (güneyde) servis mekanlarının (kuzeyde), bakıcıların evinden, kendi ayrı giriş kapısı ile (doğuda) ve ana giriş kapısından açıkça ayrılması gerekir.
 
     Planlamada önemle üstünde durulması gereken noktalar; oyun, sanat ve uyku odalarından tuvaletlere kolayca ulaşılabilmesi, grup odalarının daha küçük veya büyük boyutlarda kullanılma esnekliğiyle tasarlanması, yarı kapalı oyun alanlarına yer verilmesi, merdivenli çözümlerden sakınılması, yoğun ve hızlı trafikten ve hava kirliliğine neden olan etmenlerden uzak, olanaklar el verdiğince doğal ortamlar içinde yer almalarına özen gösterilmesidir. Anaokulları tasarımlarında; çocukların denetimden uzak kalabileceği ince uzun ve girift koridorlu çözümlerden, bodrumdaki tesisat katlarından, fazla kot farkı barındıran bahçelerden, trafikli yollarla direkt temastan şiddetle kaçınmak gereklidir. Ayrıca okulöncesi binalarında balkon olmamalıdır, pencereler çocukların tırmanıp açabileceği ve dışarı sarkabileceği bir şekilde planlanmamalıdır. Bütü elektirik kabloları gizlenmeli, prizler çocukların erişemeyeceği (1,5 m) yükseklikte olmalıdır. Bütün bunların yanı sıra çocukların kayıp düşmelerini engellemek için kurumdaki tüm ıslak zemin kaymayacak malzemeden yapılmış olmalıdır.
 
      Kurumdaki eşyaların çocukların sağlığına zarar vermeyecek şekilde olması gereklidir. Keskin sivri veya kıvrımlı köşeler çocuklar için tehlike oluşturmaktadır. Mobilyaların kenarları ve köşeleri yumuşatılmalıdır. Merdiven varsa basamaklar kaymaz ve yumuşak bir malzeme ile kaplanmalı, kenarlarında tutacaklar olmalıdır. Okulöncesi dönemde sınıf ve eğitim alanları çocukların keşfettikleri, konuştukları, soru sordukları, bilgileri inşa ettikleri, bireysel ya da grup olarak yaratıcı etkinlikler yaptıkları yerdir. Fiziksel çevre, insanın hem davranışını hem de gelişmesini etkilemektedir. Iç ve dış fiziksel çevre çocuğun araştırma ve öğrenme gelişimi ve büyümesi için çok önem taşımaktadır.
 
     Fiziksel alanın ve materyallerin kalitesi çocuğun değişik seviyelerdeki aktivitelere dahil olmasına fırsat tanırken, yetişkin ile çocuk arasındaki ilişkinin kalitesini de etkilemektedir. Bu yüzden iç ve dış çevre, güvenilir, temiz ve çekici olmalıdır. Eğitim ortamı tasarlanırken fiziksel ve duygusal iklim güvenli bir şekilde yaratılmalıdır. Çocukların bireysel ve grup olarak ihtiyaçları değişmiştir. Yetişkinler sınıfları tasarlarken çocukların bu ihtiyaçlarını dikkate alarak, yeni materyallerle, bu eğitim ortamının tasarımını çocuklarla paylaşmalıdır. Fakat burada öğretmenlerin rolü yine de yönetmek ve karar vermek olmalıdır. Okulöncesi sınıfı, çocukların oynayabileceği ve araştırma yapabileceği materyallerle dolu olmalıdır. Sınıf alanında amaçlı ve üretici oyunlara yer verilmelidir. Dodge ve diğerleri (2002)’e göre iyi organize edilmiş bir çevre şu şekilde olmalıdır:
  • Güvenme ve başkalarıyla ilişki kurma,
  • Bağımsızlığı seçme ve ortalığı toparlama,
  • Yaptıkları alıştırmayla ilgilenme, çalışmalarına devam etme,
  • Materyalleri seçip kullandıkça beceri kazanma,
  • Blokların olduğu köşede değişik büyüklük ve şekillerde ve her birinin üzerinde hangi rafta olduğuna dair bilgiler (İşaretler) yer almalı,
  • Evcilik köşesi ya da drama köşesinde değişik şekildeki materyaller öğrencilerin değişik rolleri canlandırmalarına imkan tanımalı,
  • Sanat köşesinde boya, paket, pastel, tebeşir, yapıştırıcı, makas, oyun hamuru ve temizlik malzemeleri olmalı,
  • Masa oyunlarında bulmaca ve değişik oyunlar çocukların şekil yapabileceği, eşleştirebileceği şekilde olmalı,
  • Kum ve su köşesinde çocuklar bazı nesnelerin neden batıp, bazılarının neden batmadığını öğrenmek için değişik etkinlikler yapabilmeli,
  • Kütüphane köşesinde çocuklar, kitapları inceleyebilip, müzik dinleyip ya da kasetlerden hikaye dinleyebilmeli,
  • Müzik ve hareket köşesinde müzik aletleri Cd ya da kaset gibi müzikal  aktiviteler çocuğun müzik dinleme ve değişik hareketleri yapma olanağını sağlayabilmeli,
       Çocuklar henüz anaokuluna gelmeden farklı yerlerde farklı davranışlar göstermeleri gerektiğini öğrenmişlerdir. Bu yüzden okulöncesi öğretmenleri çocukların sınıflarını ve eğitim ortamlarını materyallerle donatırlar ve çocukların davranışlarıyla onların eğitim ortamı ile ilgili beklentilerini görürler (33). Eğitim ortamı her çocuğa bu yönüyle bir mesaj verir. Aşağıda fiziksel ortamın çocuklar için hangi anlamı ifade ettiğine dair tablo görülmektedir:

      Okullar, öğretmenlerinde öğrenciler gibi kendilerini geliştirdikleri ve yeni tecrübeler edindikleri öğretim alanlarıdır. Yüksek kalitede öğretim ve öğrenme büyük ölçüde kaliteli öğretmenlere bağlıdır; bu yüzden okullardaki öğretim sürecinde öğretmenlere kendilerini geliştirme ve profesyonelleşme konusunda uygun fırsatlar verilmelidir. Bu durum öğretmenlerin özellikle mesleklerindeki ilk yıllarında daha da önemlidir. Davis (1977)’nin belirttiği gibi eğitim ortamlarının kalitesini artırmak için şu noktalara dikkat edilmelidir:
  • Öğretmenler öğrencilerin çalışmalarına ilgi göstermeli ve uygun kişisel yardımı vermelidirler,
  • Öğretmenler beklentilerinde açık olmalıdır,
  • Materyal ve ders içeriği öğrencilerin yaşamlarına ve gelecek hedefleri için anlamlı olarak düzenlenmelidir,
  • İlgiyi devamlı tutmak için çeşitli metot ve materyaller dikkatlice seçilmelidir,
  • Öğrencilerin tartışma, buluş yaklaşımı, bireysel görev ve bazı grup planlamaları içinde yer almaları sağlanmalıdır,
  • Öğretim iyi planlanmalıdır. İdeal bir eğitim ortamının belirleyici unsurları içerisinde öğretmenler yer alsa da fiziksel çevre ve olanaklarının ne kadar önemli olduğu yapılan araştırmalarda ortaya çıkmıştır. Bu yüzden ideal bir eğitim ortamı aşağıdaki şekilde özetlenebilir.
  • İyi bir eğitim ortamı için güvenlik öncelikli kriter olmalıdır. Çocukların fiziksel olarak güvenlikleri sağlandıktan sonra, ruhsal güvenliği de ihmal edilmemelidir. Eğitim ortamları çocukların yaşı, ortamdaki çocuk sayısı, öğretim programının beklentileri dikkate alınarak tasarlanmalı, ayrıca çocukların birbirleriyle uyum içerisinde sosyal ilişkiler kurabilecekleri ortamlar olmalıdır.
  • Okulların mimari yapısı iklim, yeryüzü şekilleri vb. kriterler dikkate alınarak tasarlanmalıdır.
  • Okullar tasarlanırken hem çağdaş hem de kültürel unsurlar okulda kendisini göstermelidir.
  • Okul ve sınıfların ses yalıtımına önem verilmeli ve bu konuda gerekli önlemler alınmalıdır.
  • Sınıflardaki öğrenci sayısı ideal ölçütlerde olmalı, öğrenci sayısı arttıkça ve her öğrenciye düşen fiziksel ortam miktarı düştükçe, eğitim ortamı ve kişiler arası ilişkilerin olumsuz yönde etkilenebileceği dikkate alınmalıdır.
  • Okulöncesi eğitim ortamları hayattan izler taşımalı ve çocuğa yakın çevresinden yola çıkarak çeşitli deneyimler kazandırmalıdır.
  • Eğitim ortamında yeterince materyal, araç-gereç olmalıdır. Yetersiz araç-gerecin öğrenciler arasında ciddi anlaşmazlıklara neden olabileceği dikkate alınmalıdır.
  • Eğitim ortamı değiştirilebilir ve dönüştürülebilir şekilde düzenlenmeli ve çeşitli öğretim model ve yöntemlerine uygun şekilde tasarlanabilmelidir.


www.minikokul.com


OKULÖNCESİ ÖĞRETMENİNDE BULUNMASI GEREKEN ÖZELLİKLER NELERDİR?
 
        Anaokulu öğretmeni ,yavruyu her türlü etkiden uzak, emin bir şekilde,şefkatle bağrına basmanın, çocukların sorumluluklarını taşımanın kolay bir olgu olmadığını hatırdan çıkarmaması gerek.
       Çocuklarla sabır ve şefkatle uğraşmak, anne ve babası ile doğrudan doğruya ilişki kurmak ,çocuğun akıl sağlığını koruma yolunda anaokulu müdür ve öğretmenlerin yetiştirilmiş olması gerekir.
     
      Anaokulu öğretmeni, yeter seviyede genel kültür veren bir eğitim ve öğretim müessesesinden yetişmiş olmalıdır, ayrıca öğretmenlik mesleki formasyonu olmalıdır,   
    
      Anaokulu öğretmeni, çocukların gördükleri düşünüp duyduklarına ana diliyle serbestçe, basit bir şekilde ve canlı olarak anlatmalarına imkan verecek görüş ve anlayışta olmalı,

     Anaokulu öğretmeni, okulu çocuklar için samimi bir aile yuvasına getirmeli. Çocuğa karşı kin gütmemeli, çocukla alay etmemeli,çocuğu hataları yüzünden cezalandırmamalı ,mahcup duruma düşürmemeli ,ayıplanmamalı,gücendirmemeli,
   
     Anaokulu öğretmeni, Çocuğun beden ve ruh sağlığını korumada hassas olmalı, çocuğun her konuda hata yapabileceğini kabul etmeli,hayatı sinirlenmeden sabırla düzeltebilmeli.Çocuğun hoşa gitmeyen hareketleri sinirlenmeden çocuğu küçük düşürmeden , tatlı sözle , hata belirterek ve çocuğu hata üzerinde düşündürülerek çözümlendirilmelidir,

    Anaokulu öğretmeni, çocuğa her şeyi yaptırarak ve yaşatarak öğretide bulunmalı,

    Anaokulu öğretmeni, çocuklarla ilerisi için ilkokula hazırlık bilgileri verecek bilgi ve anlayışta olmalı,

   Okul ile aile daima birbirinin tamamlayıcısı olduğu için anaokulu öğretmeni, aile ile ilişki kurabilmeli,

   Anaokulu öğretmeni, çocuğu teşvik ederek ve överek başarıya ulaştırabilmeli, hareketlerini hoş görerek bilgiler aktara bilmeli, her akşam çocuğu mutlu eve göndere bilmeli.
www.reformturk.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder